8 Temmuz 2009 Çarşamba

Emek-değer teorisi için çalışma notları

Gerçekten “yeni ekonomik” eğilimlerin emek-değer teorisini ıskartaya çıkarıp, çıkarmadığını söyleyebilmek için ,emek-değer teorisinin ne olduğuna bir bakmak gerekiyor.Bir malın değerini ne belirler? Herhangi bir malın değerinin büyüklüğünü, o malda cisimleşmiş toplumsal olarak gerekli emek miktarı belirler. Bir başka ifade biçimiyle bu emek miktarının elde edilmesi için gerekli toplumsal emek zamanı.Burada tek tek her mala kendi türünün ortalama örneği olarak bakmak gerekiyor.( Kapitalist rekabet içersinde, rekabette öne geçmek için her zaman bu ortalama emek zamanını düşürme yönünde bir eğilim vardır.Bozulan her ortalama zaman bir müddet sonra tekrar yeni bir ortalama zaman değeri çevresinde tekrar tesis edilir.).Bir metaın değeri ile bir başka metaın değeri arasındaki ilişki, birincisinin üretimi için gerekli emek zamanı ile ikincisinin üretimi için gerekli emek zamanı arasındaki ilişki gibidir[1]. Hammadde, üretim araç ve gereçlerinin yıpranan kısmı üretim sürecine, içerdikleri emek miktarı ile girer ve bu miktarı yeni ürüne olduğu gibi aktarırlar.Kullanılan değişmeyen sermayenin (hammadde,üretim araç ve gereçleri) aynı olduğu varsayımı altında, Örneğin 1 saatte üretilen A malı ile ,saatte 3 adet üretilen B malının değişim ilişkisi, A=3B şeklindedir.Doğal olarak, eşit nicelikte emek içeren ya da aynı sürede üretilen metaların değerleri aynıdır.Unutmamız gereken nokta, yukarıda anlattıklarımızın belirli bir soyutlama düzeyinde geçerli olmasıdır. Somut durumda , hiçbir malın değeri üzerinden değişim ilişkisine gireceğinin garantisi yoktur. Hatta tam değeri üzerinden mübadelesi çoğunlukla istisnai bir durumdur. Somut durumda arz-talep gibi faktörlerin de devreye girmesiyle ,bir malın değerinin parasal ifadesi olan fiyat, o malın içersinde cisimleşmiş emek miktarının belirlediği değer çevresinde dalgalanarak oluşur.Olağanüstü durumlar dışında( kriz gibi) bu değerden aşırı bir sapma göstermez.

Bu değerden farklılaşmanın oluştuğu diğer bir durum ise, ortalama kar oranının gerçekleşmesi çerçevesinde, meta değerlerinin üretim fiyatlarına dönüşmesidir.Farklı üretim alanlarında, çeşitli kar oranlarının ortalamalarının bulunarak, bu farklı üretim alanlarındaki maliyet fiyatlarına eklenmesiyle elde edilen fiyatlar, üretim fiyatlarını meydana getirir[2].Farklı üretim sektörlerinde, sermayenin organik bileşimi (Değişmeyen sermayenin, değişen sermaye oranı.Bir başka ifade ile tüm hammadde, üretim araç ve gereçlerinin değerinin , ödenen toplam ücretlere oranı) farklı olduğu için farklı artı-değer oranları, dolayısıyla farklı kar oranları oluşur. Artı-değerin kaynağı canlı emektir. Sermayenin organik bileşimi değişik olan sektörler, farklı büyüklüklerdeki canlı emeği harekete geçirdiğinden, elde ettikleri artı-değer oranı da farklı olur.Buna uygun olarak,çeşitli üretim kollarında kar oranları da farklılık gösterir.Farklı kar oranları, rekabet aracılığıyla ,bütün bu farklı kar oranlarının ortalaması olan tek bir kar oranına eşitlenmesiyle, her tekil kapitalist üretilen toplam toplumsal artı-değerden, aynı anlama gelen toplam kardan, yatırdıkları sermaye oranı kadar pay alır.Tüm kapitalistlerin yaratılan toplam kar karşısında durumları, karın aralarında her 100 birime göre bölündüğü hisse senetli bir şirketteki hisse sahipleri gibidir.[3]Maliyet fiyatından üretim fiyatına geçerken, değişik üretim sektörlerinde sermayenin organik bileşimine göre, metaların bir kısmı kendi değerleri üzerinde satıldığı halde, diğer kısmı aynı oranda olmak üzere değerinin altında satılır. Metanın içerdiği emek miktarının oluşturduğu değerden bu sapma , emek- değer teorisinde bir zafiyet yaratmaz. Çünkü ortalama kar tespit edilirken, bu oran metaların içerdikleri emek miktarı tarafından belirlenen değerlerinden çıkarılmadır.Diğer bir sağlama yöntemi de şudur: toplam toplumsal sermayenin harekete geçirdiği toplam canlı emek miktarının meydana getirdiği toplam artı-değer kitlesi tek ve sabit olacaktır. Her bir tekil kapitalist,bu sabit toplam art-değer kitlesinden sermayesi oranında payını alır. Bu durum, emeğin, toplam toplumsal sermaye, yani bütün kapitalistler tarafından topluca yapılan sömürüsü, bize göre sınıfların maddi temelini de gösterir.

[1] Karl Marx. Kapital Birinci Cilt. Sol Yayınları. Çev: Alaattin Bilgi. 8.Baskı 2007. s:52

[2] Karl Marx.Kapital Üçüncü Cilt.Sol Yayınları. Çev: Alaattin Bilgi. 5.Baskı 2006.s.143

[3] Karl Marx.Kapital Üçüncü Cilt.Sol Yayınları. Çev: Alaattin Bilgi. 5.Baskı 2006.s.144